Fotoğraf makinemin hafıza kartını boşaltırken bir önsöz yazmıştım albümün kapağına, onunla başlayalım isterseniz. Kısa ama anlamlı…
”Yüzyıllarca aynı değerlere, cemiyetlere, düzene; mensubiyet beslediğimiz insanlarla, coğrafyayla selamlaşmak uğruna çıkılmış yol…”
Evet, size o yoldan bahsedeceğim. Bu yolda kitaplarda hep okuduğumuz coğrafyayla birebir temasta bulunarak pratik manada değerler kazanma şansı yakaladık. Epey kalabalık bir grupla Balkanlara çıkarma yaptık. Ben ve arkadaşlarım gezi sonunda çektiğimiz fotoğrafların altına izlenimlerimizi yazarak sosyal çevrelerimize Balkanlar hakkında belki unutulmuş belki bilinmeyen anekdotları paylaşma imkanına sahip olduk. Oluşan bu atmosfer, gezi kadar etkileyiciydi. Bir gündem oluşturmuş olduk sosyal ağlarda kendi arenamızda. Bu ülkemizin tatsız-sıkıcı birkaç olayının süregelen negatif enerjisini dağıtan bir hareketti. Her neyse gezimize geçelim.
İlk Durak: Selanik-Yunanistan
500 yılı aşkın Osmanlı idaresinde kalmış bu tarihi ve şirin kent Yunanistan’ın en büyük 2.şehri. Mükemmel bir kıyı kordonu var. Akdeniz mimarisinin hâkim olduğu bu kentte birçok tarihi-turistik mekân, müze, yapı var. Caddeleri ve sokaklarıyla karış karış gezilmesi gereken bir kent. Biz şehrin dokusuna derinlemesine dokunmaya çok vakit bulamasak da bir daha ki sefere buna niyetliyiz.
Kanlı Kule’nin isminin nerden geldiğini merak ettim. Eski zamanlarda bu kule hapishaneymiş. Çok insan çile çekmiş, işkence görmüş. Bu sebeple Kanlı Kule diye anılmış. Kanlı Kule manzarası mükemmel bir yerde konuşlanmış, kıyıda devam eden bir yürüyüş yolu var denizi takiben yürüyorsunuz.
Ajandama büyük harflerle not almışım radikal Hıristiyanların mekanı Aya Dimitri Kilisesi: Bu kilise Selanik’in en büyüğü, gayet aktif. Daha önce hiç bir yerde rastlamadığım bir olay yaşadım. Kilisede fotoğraf çekerken neredeyse beni linç edeceklerdi. Gram İngilizceleri olmadığı için gözleri önünde fotoğraflarınızı sildim demeye çalışmam da pek fayda vermedi. Neyse beni bir şekilde linç olmaktan kurtaranlar oldu. Bu sebeple radikal dedim. Çünkü ne Hollanda’da ne Balkanlar’da gezdiğimiz diğer kiliselerde böyle gayri-medeni bir olay yaşamamıştım.
Selanik’te ve genel olarak Yunanistan’da Osmanlıdan kalma birçok çeşme, değişik amaçla yapılmış Osmanlı mimarisini yansıtan eser var. Lakin kitabeleri kazınmış. Yani bir tarihi eserde – evrensel değerde bu kadar düz düşünceli olmak… Herhalde bir Yunanistan’da vardır.
MUTLAKA ZİYARET EDİN! – SELANİK KALESİ tüm şehri gören çok geniş bir seyir alanı. Etkileyici manzarasıyla Selanik gezimizin, akılda kalan güzel yerlerinden. Kale önünde küçük küçük turistik dükkânlar var.
Selanik’ten son not: T.C Selanik Başkonsolosluğunu da bünyesinde bulunduran Atatürk Evi TİKA tarafından restore edilmiş, ziyarete açılmış. İşin ilginci güvenlik personeli bu mekânın TİKA tarafından restore edildiğini bilmiyor. Bir diğer husus benim çok dikkatimi çekti. Başkonsolosluğumuz çevresinde sadece iki güvenlik kulübesi var ve çok pasif gözüküyorlar. Irkçı hareketin arttığı Yunanistan’da bu durum beni kaygılandırıyor.
Balkanlardaki ikinci durağımız: Bosna Hersek
Avrupa’nın KUDÜS’Ü… İmparatorluklar şehri Saraybosna
Bosna Hersek, Balkanların mahsun, mazlum, mahrum diyarı… Ama eşsiz doğal güzellikleri, tertemiz havası mükemmel doğasıyla insanın ayrılmak istemeyeceği yerlerden bir tanesi. Başkent Saraybosna adeta bir Anadolu şehri edasıyla karşıladı bizi.. Bizi ”bizden” karşıladı. Bunda İstanbul Fatihi, 2. Mehmed’in fethi ve takibinde Gazi Hüsrev Bey’in Saraybosna’yı imar ve inşaa faaliyetlerinin payı çok büyük. Tabiatıyla Saraybosna’nın dar sokaklarında, güzel çarşılarında gezerken buram buram Osmanlı kokusu alıyorsunuz. Kahvehanelerdeki kahve bardaklarının altında ay-yıldızlar, Başçarşı, camiler ve sebiller şehrin ruhunu yansıtması bakımından önemli unsurlar.
Saraybosna’ya gidip Boşnak böreği yememek olmaz, Boşnak böreğini Başçarşı’daki en iyi mekanda tadıyoruz: BUREGDZINICA bu işi cidden iyi yapıyor. Boşnak böreğinin birçok çeşidi var hepsi birbirinden güzel. Boşnaklar güne börek yiyerek başlıyorlar, böreği yoğurtla yiyorlar. Ve bence bu kombinasyon gayet uyumlu.
Mekânın insana etkisi büyüktür. Ben Bosna-Hersek’in her karışında acıyı hissettim. İnsanların yüzlerindeki acıların izlerini, yaşanmışlıkların verdiği yorgunluğu hissettim. Her yerde şehitlikleri, acı çeken-annesi-kızını-eşini-çocuğunu kaybeden mahsun insanları gördüm. Savaşın yaşandığı yıllarda Bosnalı Müslümanları hayata bağlayan, akciğer olup nefes aldıran HAYAT TÜNELİ, Bosna’da muhakkak ziyaret edilmesi gereken mekânlardan biri.
Bosna’ya BM yardımları gelir, dağıtılması için havalananından dışarı çıktığında Sırplar ve Hırvatlar tarafından yağmalanır. Ve gelen yardımlardan Bosnalılara hiç bir şey gitmez. Bosna halkı Bilge kral Aliya liderliğinde havalananından dışarıya tünel projesi üretirler, gece gündüz çalışır bu tüneli açarlar. Bu tünel Bosnalıların hayata bağlandıkları yol olur. Tünel vasıtasıyla gelen yardım Bosna halkına ulaştırılır. Bu durumun düşman kuvvetlerce anlaşılması 1.5 yıl sürer ve tünelin girişindeki binanın duvarlarındaki kurşun izleri bu durumu özetler niteliktedir… Bu kurşunlar Sırpların Bosnalı Müslümanlara attıkları ne ilk ne de son kurşun olacaktır.
Bosna’nın suları o kadar güzel o kadar berrak ki ülkenin yeniden yapılanmasında başat aktör olan ABD’nin; başkanlarından Bush’un, Bosna’yı ziyareti sırasında içtiği suyu çok beğenip ziyaretinden sonra Bosna suyunun Başkan için ABD’ye gönderildiği söyleniyor. Bush’un suyu, ziyaretinden beri Doboy havzasından gönderiliyor.
Bosna Savaşından sonra Bosna’yı çok girift ve işlevsiz bir şekilde kurgulayan ABD’nin himayesinde Bosnalı-Sırp-Hırvat devlet başkanları Dayton Anlaşmasını imzalar. 14 Aralık 1995 te imzalanan bu anlaşma ile Bosna; %49 Sırp Cumhuriyeti, %51’i Bosna-Hırvat Federasyonu olmak üzere ikiye bölünür. Bu anlaşmanın ardından NATO Barış gücü ülkeye gönderilir ve bu güç halen ülkenin dış savunma gücüdür.
Ama bu anlaşma Bosna’yı adeta boğazdan saran bir kelepçe gibi olmuş, ülkenin iktisadi-sosyal tüm gelişimini engellemek için yapılmıştır.
Şu anda Bosna’da görevli 9 başbakan, 146 bakan, 500 milletvekili var. Sadece bu rakamlar bile Bosna için çizilen yolu anlamlandırmak için yeterli.Bosna halkını 3’lü Cumhurbaşkanlığı konseyinde Bakir İzzetbegoviç temsil ediyor, kendisi merhum lider Aliya’nın oğlu.
Bosna’da 2 tane Türk üniversitesi var. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi (IUS) ve Burç Üniversitesi. Saraybosna Üniversitesini gezme imkânı buldum, gayet donanımlı ve etkin bir üniversite. Birçok ülkeden öğrencisi var. Kampüsleri şehir merkezine çok yakın. Bu üniversitelerin iki ülke arasında olan köprülerden biri oldukları muhakkak. Üniversite Öğrenci Senatosu Başkanı Mehmet Kemal Köksal, bizlere Saraybosna-Mostar ziyaretlerimiz sırasında rehberlik etti ve çok iyi bir misafirperverlik gösterdi. Bosna ile hemhal olmamızı sağladı.
Biliyor musunuz?
Bosna’da hapishaneler dolu. Yoğunluktan dolayı hükümlülere cezalarını çekmeleri için gün verilerek mesela 3 ay sonra şu gün cezanızı çekebilirsiniz, deniliyor.
TİKA bölgede çok aktif, Bosna’da ve genel olarak Balkan coğrafyasında adım başı TİKA’nın bilgilendirme panolarını görebilirsiniz.
Yapmadan dönmeyin!
*Blagay Tekkesi’ni görmeden, nehre sıfır noktada alabalık yemeden,
*Hayat Tüneli’ni ziyaret etmeden,
*Başçarşı’da alışveriş yapmadan,
*Boşnak Böreği yemeden,
*Osmanlı sebilinin önünde fotoğraf çektirmeden,
*Mostar Köprüsü’nün altından gürül gürül akan nehri seyretmeden,
Mostar’a yapılanları hissetmeden,
*Poçitel Türk Köyü’ne gitmeden,