Soçi: Üçlü Konsensüsün Fotoğrafı
Türkiye-Rusya ilişkileri çok ciddi sonuçları olan eylemlere ve bu ilişkiyi tahrip etmek isteyen güçlerin provokasyonlarına rağmen iki güçlü liderin ve onların ilişkileri geliştirmek konusundaki iradeleri sayesinde devam ettirilebildi.
Tarihsel olarak aralarında rekabet ilişkisi olan, jeopolitik çıkar çatışmalarıyla yüzleşen iki bölgesel güç Türkiye ve İran; Suriye krizinin başından beri tamamen farklı politikalar takip ettiler. Türkiye, kendi halkını keskin nişancılarla, misket bombaları ve kimyasal silahlarla katleden Esad rejimine karşı, demokratik haklarını talep eden ve insanca bir yaşam isteyen Suriyeli muhalifleri desteklemişti. İran ise başından beri Esad rejiminin düşmesini kendisi için varoluşsal bir tehdit olarak algıladı ve siyasi, diplomatik, askeri olarak Esad rejiminin yanında yer aldı hatta üst düzey generalleri Suriye topraklarında hayatlarını kaybettiler.
Jeopolitik kaygılar ve değişen bölgesel, küresel konjonktür; Rusya, Türkiye ve İran’ı, Suriye dosyasında bir masada oturmaya, ortak politikalar geliştirmeye zorladı. Özellikle de son yıllarda üç devletin de ulusal güvenliklerine, toprak bütünlüklerine karşı hamleler karşısında hissettikleri ‘’beka’’sorunu bu mutabakatın oluşmasında önemli rol oynamıştır, denilebilir.
IKBY’nin Referandum Kararı
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, 25 Eylül 2017’de bağımsızlık referandumu yapma kararı aldı. Bölgede Kürt kökenli nüfus barındıran üç devletin referanduma olan tepkisi aynıydı, sonuç ne çıkarsa çıksın, yok sayılacaktı. Türkiye ve İran, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini telkin eden açıklamalar yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum kararı ile ilgili 30 Eylül 2017’de şunları söyledi:
“Şu anda biz komşu ülkeler, İran, merkezi yönetim ve Suriye tarafı olmak üzere hepsiyle irtibat halinde buradaki olumsuz gelişmelere hazır olduğumuzu bildirdik. Kuzey Irak yönetiminin kendi kafasına göre çizdiği haritadaki pek çok yerleşim yerinde bu gelişmelere müsaade edemeyiz.’’[1]
Bu açıklamadan Türkiye-Suriye yönetimleri arasında iletişim kanallarının açık olduğunu da anlıyoruz.
Komşu Irak ile ilişkiler, İran’ın Tahran yönetimi üzerindeki etkisi ve Aralık 2015 Başika krizi dolayısıyla oldukça gerilmişti. 10 Ocak 2017’de Türk başbakan Yıldırım bu gergin atmosferde Bağdat’ı ziyaret etti, iki ilişkilerin iyileştirilmesi için niyet beyanında bulunuldu, adımlar atıldı. Bunu 25 Ekim 2017, Irak Başbakanı İbadi’nin ziyareti takip etti, ziyaret Kürt bağımsızlık referandumunun ilan edildiği atmosferde gerçekleşiyordu. İbadi referanduma karşı işbirliğini şu şekilde ifade etti: “Şüphesiz Türkiye ve diğer ülkelerin desteğiyle birlikte Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, anayasal ve hukukun üstünlüğünün sağlanmış olması, en önemlisi de parçalanmasının önlenmesi hayata geçirilmiş oldu.” [2]
Putin’in Zaferi
21 Kasım 2017’de Beşar Esad, Türkiye’nin hava sahasından geçtiği iddia edilen[3] bir Rus askeri kargo uçağı ile Rusya’nın Soçi kentine gitti. (Türkiye, 2012’de askeri kargo taşıdığı şüphesiyle Moskova’dan Şam’a giden Suriye’ye ait A-320 tipi sivil bir uçağı savaş uçakları eşliğinde Esenboğa Havalimanı’na mecburi inişe zorlamıştı.)
#Assad makes a surprise visit to #Sochi to hold talks with #Putin https://t.co/PzgWAUgXIY pic.twitter.com/QPPHY7JLPP
— RT (@RT_com) 21 Kasım 2017
Esad, Putin’in Rus ordusunun üst düzey generalleri ile yaptığı toplantıya katıldı. Toplantıda Esad, Rus ordusuna iki buçuk yılı aşkın süre zarfından gerçekleştirdikleri operasyonlar ile ülkesini korudukları için şükranlarını sundu. Bu süreçte hem askeri hem siyasi sahada büyük başarılar elde ettiklerini söyledi.
Putin, ordusunun Suriye’de elde ettiği başarılardan ötürü muzaffer bir komutan edasıyla, ordu mensuplarının Suriye’yi terörden arındırarak, devlet olarak kalmasını sağladıklarını ifade etti.
Ertesi gün, Soçi’de Rusya, Türkiye ve İran’ın devlet başkanları Suriye meselesini görüşmek üzere toplandılar. İran Cumhurbaşkanı Rouhani, Rusya’ya gitmek üzere İran’dan ayrılırken yaptığı açıklamada, biz bölgede çatışma değil işbirliği istiyoruz, dedi.[4] Rouhani Soçi’de, Esad rejiminin terörle mücadelesinde ilk desteği kendilerinin verdiğini ifade etti: ‘’Demokrasi ve insan haklarına saygılı olduklarını iddia eden bazı uluslararası güçler bölgedeki emellerine erişmek için terörizm ve şiddeti kullanmaktan çekinmediler. İran devleti, Suriye halkına ve devletine teröristlerle mücadelesinde, Suriye hükümetinin daveti üzerine, yardıma başlayan ilk hükümet olmuştur. Bugünkü toplantı yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bizlerin 11 aylık ortak çabaları, Suriye’deki çatışmaları durdurma konusunda önemli başarılara ulaştı.’’[5]diye açıkladı.
Putin, Suriye’deki anlaşmazlığın giderilmesi sürecinde Suriye’nin egemenliği, birliğini ve toprak bütünlüğünün korunacağının altını çizdi. Esad ile yaptığı toplantı hakkında Türk ve İranlı ortaklarını bilgilendirdiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimse bizim terör örgütleri ile aynı çatı altında durmamızı beklemesin diyerek PYD’nin Soçi görüşmelerine katılmaması gerektiğine işaret etti.[6]
Rus lider aynı gün ülkesinin savunma bakanı ve savunma sanayi şirketleri yöneticileri ile toplantı yaptı.[7]
Soçi’de üç liderin mutabık oldukları konuları açıklamalarının ardından, Rus lider sırasıyla, ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi ve İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu ile telefon görüşmeleri yaparak Soçi mutabakatı çerçevesinde Suriye sorununu ele aldı. İsrail Başbakanı ile görüşmede, Suriye’nin güneyindeki çatışmasızlık bölgeleri hakkındaki tatbiki meseleler ve özel servislerin işbirliğinin önemi üzerine duruldu.[8]
Rusya, Suriye’de tüm oyunu değiştiren aktör oldu. Rus ordusunun operasyonları, muhalifler ile rejim arasındaki çatışmanın akıbetini rejim lehine değiştirdi ve Esad rejiminin yönetimde geleceğini, büyük ölçüde güvenceye almış oldu. Türkiye, Suriye krizi kaynaklı büyük bedeller ödedi, ödemeye devam ediyor. Soçi ve Astana diplomasi masaları Suriye krizine etkili bir çözüm getirebilecek mi, bunu zaman gösterecek.
Putin Türkiye’de
Soçi Zirvesinden bir ay sonra gerçekleşen görüşmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs konusunda Rusya Devlet Başkanı Putin’le benzer yaklaşımlar içerisinde olduklarını ve bu konudaki temaslarını sürdürme hususunda mutabık kaldıklarını sözlerine ekledi. Rusya Devlet Başkanı Putin, Çarşamba günü İstanbul’da yapılacak İİT Olağanüstü Liderler Zirvesi ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini bilgilendirdiğini ve Rusya’nın zirveye gözlemci olarak katılacağını açıkladı.[9]
Türkiye ve Rusya liderleri 11 Aralık 2017 tarihli ziyaretle beraber 17 ayda 10 kez yüz yüze görüştü, 18 kez de telefon görüşmesi yaptılar.
İİT olağanüstü İstanbul Zirvesinde beklenmedik bir konuk vardı: Batılı devletler tarafından uluslararası ambargo altına alınmış bir devletin Venezüela’nın, devlet başkanı Maduro zirvede yerini aldı. Maduro, Venezüela’nın İİT üyesi olmamasına rağmen zirveye katılım gösterirken, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır devlet başkanları zirveye katılmadılar. Maduro, diplomatik olarak da kuşatılmış bir ülkenin başkanı olarak son zamanlarda sadece üç ülke tarafından ağırlanmıştı: Belarus, Rusya ve Türkiye. [10]
8 Kasım 2017’de Fransa-İtalya konsorsiyumu EUROSAM ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı arasında Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi anlaşması yapıldı.
17 Kasım 2017’de Norveç’te NATO koordinasyonunda gerçekleşen bir tatbikatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Atatürk’ün resimlerinin ‘’hedef’’ olarak gösterilmesi büyük bir krize sebep oldu. NATO Genel Sekreteri, bu olaydan ötürü özür diledi.
27 Aralık 2017’de Milli Savunma Bakanı Canikli, Türkiye’nin Rusya ile S-400 anlaşmasını imzaladığını açıkladı. Türkiye Batıdan gelen tüm itiraz ve eleştirilere rağmen Rusya ile 2.5 milyar $’lık bir savunma anlaşmasına imza atmış oldu.
Aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan Tunus’ta, Rusya’nın bölgedeki en önemli müttefiki Esad hakkında, ‘’1 milyona yakın vatandaşını öldürmüş olan bir Suriye’nin başkanıyla nasıl olacak da geleceği kucaklayacağız? Çünkü Esed, devlet terörü estirmiş aslında bir teröristtir’’ [11]açıklamasını yaptı.
31 Aralık 2017’de Kastomonu’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’Dün zalimin adı rejimdi, dün zalimin adı DEAŞ’tı, bugün zalimin adı YPG/PYD’dir. Biz DEAŞ’a ne yaptıysak bu örgüte de aynısını yapacak ve mutlaka sınırlarımızın ötesini güvenli hale getireceğiz. Biz Suriye’de Rusya ve İran’la nasıl çalışıyorsak ABD ile de çalışmak isteriz. Bize bir adım atana biz misliyle mukabele etmekten çekinmeyiz. Aramızda çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur’’ açıklamasını yaptı.
4 Ocak’ta Rusya’nın Suriye’deki Hmeymim üssüne saldırı gerçekleştirildi, 2 Rus askeri öldü. Rus lider: “Eminim, ne Türk askeri ne de Türk yönetiminin bu olayla hiçbir bağlantısı yok. Evet, İdlib’in bu kısmını gerçekten de Türkiye’nin kontrol etmesi gerekiyor. Ama doğrusunu söyleyeyim biz de her zaman sorumluluğumuzdaki bölgeleri kontrol edemiyoruz. Türk partnerler de her zaman bunu yapamıyor. Oradaki durum çok zor. Onların orada kontrol noktalarını kurması gerekiyor, bunu henüz yapmadılar ama bunu yapmak da hiç kolay değil” dedi. Hmeymim üssüne insansız hava araçlarıyla saldırı girişiminin Türkiye dâhil ‘’partnerlerle ilişkileri bozmaya yönelik’’ olduğunu söyledi.[12]
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 Ocak 2018’de Paris ziyareti öncesinde yaptığı basın açıklamasında, ‘’ABD ile aramızdaki ikili ilişkilerdeki uluslararası hukuk ve ikili hukuk anlaşmaları da hükmünü yitiriyor’’ açıklamasını yaptı.[13]
Devam edecek…
Serinin son yazısı yarın dikkatlerinize sunulacak. Mesaj atarak, paylaşarak, değerli yorumlarını ifade eden tüm dostlara selamlar.
İlgili yazılarıma göz atmak isterseniz:
Kritik: Diyanet’in Daiş Raporu
IŞİD’den kurtarılan gazeteci Bünyamin Aygün ile o günleri konuştuk
Suriye’deki Son Gelişmelerin Dinamikleri
Dipnotlar:
[1] Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kuzey Irak’a birilerinin keyifle deşeceği bir yara açılıyor link
[2] Irak Başbakanı İbadi: Türkiye ile ilişkileri gerçekten önemsiyoruz link
[3] Üçlü zirve öncesi sürpriz görüşme… Teşekkür kucaklaşması link
[7] Meeting with Defence Ministry link
[10] Ekonomik ve siyasi tribülanstan geçen Venezuela’da; Başkan Maduro ülkesinin Rusya, Çin ve Türkiye’nin oluşturduğu “alternatif güce” dahil olarak ekonomik krizden çıkacağını ve teslim olmayacağını açıkladı.