Sabahın erken saatleri… Avrupa Birliğinin kalbi Brüksel ’de ciddi bir hareketlilik var. Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu çevrelerinde bir koşuşturmaca başlamış. Gazeteciler, komisyon üyeleri, onların danışmanları, personeller bir telaşla bir yerden bir yere koşturuyorlardı. Kolay değil, 28 üye devletin yani Avrupa kıtasının kaderi burada belirleniyor. Siyasetin tüm yol haritası burada müzakere ediliyordu. Ben oldum olası Ankara’ya bir türlü ısınamamışımdır, bana yapay gelir. Brüksel’in uluslararası yönetim organlarının olduğu kısmı da bana Ankara’yı andırdı.
Belçikalı arkadaşım Thomas ile AB üzerine yaptığımız bir sohbette şöyle demişti: ‘’Biz Avrupalı devletler, tek tek düşünüldüğünde çok büyük güçler değiliz. Ama Birlik sayesinde en küçük üyemiz bile bu büyük ailenin gücünden istifade edebiliyor. Almanya şuan için ekonomik ve askeri bir güç olarak birliğin liderliğini yürütüyor. Biz Belçika olarak Avrupa kurumlarına ev sahipliği yapıyoruz, etki ve yetkimiz bildiğin üzere nüfusla orantılı. ‘’
Ardından son zamanlarda Avrupa’nın gündeminde büyük yer kaplayan İngiliz Başbakan David Cameron’ın Avrupa Birliğinden çıkışı referanduma götürme vaadi üzerine arkadaşım Thomas’ın görüşüne başvurdum: ‘’İngilizler… Onlar hiçbir zaman kendilerini Avrupalı olarak tanımlamadılar. Hep Britanyalı olmakla övündüler. Muhteşem Britanya… Ciddi bir kibirleri olduğunu söyleyebilirim.’’
Bu tartışmanın daha çok su götüreceğini görmek hiç de zor değil. Daha bugün medyaya Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, London School of Economics’deki konferansında ‘’sürekli birlikten ayrılma konusunu gündeme taşıyan İngiltere sabrımızı sınıyor” açıklaması yansıdı.
***
Merkez Tren İstasyonundan yürüyerek şirin ve dar sokakların içinden geçerek Büyük Meydana
(Flamanca: Grote Markt ya da Grand Place) ulaşıyoruz. Grote Markt, Brüksel’in en ünlü ve en hareketli meydanı… Meydanın en görkemi binalarından biri, Ortaçağ’dan kalma Gotik tarzdaki Stafhuis yani Belediye Binasıdır. 13.yüzyıldan bu yana şehrin merkezinde, sapasağlam bir halde zamana meydana okumaktadır. Buradan genişleyerek oluşan Brüksel şehrinin tarihi dokusunu ve geçmişteki stilini bu meydanda okumak mümkün.
Her şeyden önce meydanın ortasında durun ve meydanı izleyin… Tarihe dokunun… Hissedin…
Brüksel şehrinin tarihinde yolculuk etmek isterseniz, belediye binasının hemen karşısında Şehir Müzesini bulacaksınız. Ortaçağdan günümüze Brüksel şehrinin gelişimini ve sosyolojik evrelerini anlatan bu müzede, bu meydanın eskiden büyük pazarlara ev sahipliği yaptığını öğreniyorum. Şehrin idari merkezi olan bu meydan aynı zamanda bir ticaret merkezi olarak da çok önemli bir işleve sahip. Bu özelliğinden ötürü meydana ulaşan birçok sokağa yiyecek-içecek isimleri verilmiş.
Şehir Müzesinde Brüksel ziyareti öncesi Menneken Pis hakkında bilgisi olmayanlar, müzede bu çocuğun envai çeşit heykelini görmekten sıkılabilirler. Hatta müze yetkilileri o kadar abartmışlar ki çeşitli ülkelerdeki kültürel motiflerle Menneken Pis’i adapte edip Hindistanlı, Çinli, İspanyalı Menneken Pis heykelcikleri bile yaptırmışlar.
Kim bu Menneken Pis?
le Petit Julien yani İşeyen Çocuk Heykeli, gayet komik bir anımsama olsa da, Brüksel turizmi için çok büyük anlam ifade ediyor. Şehrin turistik objeleri hep bu karakter üzerinden kurgulanmış.
Grote Markt’e bağlanan bir sokakta yer alan bu heykel, sokağı inanılmaz bir turist akımıyla baş başa bırakmış. 1619 yılında ilk olarak yapılmış olsa da birçok kez çalınmış. 1965 yılında aslına uygun bir kopyası olduğu yere tanzim edilmiş.
Özel gün veya etkinliklerde Şehir Müzesinde de görülebileceği üzere yüzlerce kostümü olan bu heykel; çeşitli kıyafetlerleriyle misafirlerini karşılıyor.
Meydana bağlanan sokaklar, tarihi dokunun korunmuş olmasından ötürü mimari estetiğini korumuşlar. Ara sokaklardaki sahaf dükkânlarına girip, eski kitapların kokusunu çekmek ayrı bir keyif…
Paris Saldırıları sonrasında medyadan takip ettiğimiz Brüksel’deki güvenlik hassasiyetini, en yoğun turistik lokasyonlarda gözlemlemek mümkün. İkişerli gruplar halinde devriye gezen Belçikalı askerler ve araçları Brüksel’de görmek olağan bir durum halini almış gibi gözüküyor.
