Macaristan ’ın başkenti Budapeşte sessiz ve münzevi bir atmosferle misafirlerini karşılıyordu. Orta Asya’da başlayan Macarların tarih sahnesindeki hikâyesi Orta Avrupa’da sürüyor. Türklerle Orta Asya’dan bu yana yakın bir ilişkilerinin varlığı tarihçiler tarafından dile getiriliyor. Macarlara Anglo-Sakson halklar tarafından öteden beri Hun denildiğini de bir anekdot olarak değerlendirmekte fayda var. Aynı şekilde Batı dillerinde Macarlar (Magyar, Magyarok) için kullanılan Hungarus, Ungarn, Hungary isimlerinin kökeni de Türk Onogur kavmine dayanır. Macar tarihçi, Türkolog Rásonyi bu yakınlığı ifade etmek için, şunları söylemiştir: “Türkler Macarların babası, Fin-Ugorlar ise anasıdır.’’
Günümüzde Macaristan; Avrupa Birliği (2004), NATO (1999), OECD ve Schengen üyesidir. Romanya üzerinden Karadeniz’e ulaşabilme imkânı, Ukrayna üzerinden Orta Asya erişimi, Slovakya ve Avusturya üzerinden diğer Avrupa ülkelerine ulaşımı mümkün olurken aynı zamanda Slovenya, Sırbistan ve Hırvatistan gibi Balkan ülkeleri ile de komşuluk ilişkileri mevcuttur.
Macaristan Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen hala ortak para birimi Euro’ya geçmemiştir. Milli para birimi olan Forint kullanılmaktadır. 100 Macaristan Forinti (FT ya da HUF) şu anki kur ile 1 Türk lirasına tekabül etmektedir.
Yaşam maliyetleri konusunda kıyas yapmak gerekirse Türkiye ile eş güdüm halindedir, diyebiliriz.
Macaristan ve Göçmen Krizi
Macaristan şu anda ciddi bir göçmen sorunu ile karşı karşıya: Suriyeli mülteciler. Macar Başbakan Viktor Orban Avrupa’da mülteciler konusunda şahinleşen en tavizsiz liderlerden birisi. Mültecilerin Macar sınırından Avrupa’ya geçmelerini (özelliklede Almanya, Belçika, Hollanda) engellemek için Macaristan-Sırbistan sınırına 175 kilometrelik bir duvar örmekle işe başladı. Bunun ardından Hükümet, Macaristan’a kaçak giren herkesin suçlu sayılacağını ve sabıkalı oldukları içinde iltica talebinde bulunamayacaklarını deklare etti.
Orban aynı zamanda çok skandal bir açıklamaya da imza attı. Suriye, Irak, Afganistan ve diğer ülkelerden gelen yoğun sayıdaki Müslüman mültecinin, ülke halkını “çok korkuttuğunu” ve “Avrupa’nın Hristiyan köklerine zarar vereceklerini düşündüğünü” söyledi.
Halkta Macar Hükümetinin mülteciler hakkında oluşturduğu kötü algı sebebiyle mültecilere karşı bir tepki var. Sokakta konuştuğum bir Macar, IŞİD benzeri terörist gruplara üye kişilerin mülteci görünümüyle ülkeye girmeye teşebbüs ettiğini ve bunlardan ötürü güvenlik kaygısı yaşadıklarını ifade etmişti. Bu bağlamda halkın büyük bir kısmında mültecilere, özellikle de Suriyeli mültecilere yönelik olumsuz bir algı olduğunu belirtmek gerekir ve eklemeliyim; Budapeşte’de bir tek mülteci görmedim.
Tüm bu kısa bilgiler manzumesinden sonra, Macar tarih ve kültürünü koklayabileceğimiz ve onlara dokunabileceğimiz kültür varlıklarından bahsetmek çok yerinde olacak diye düşünüyorum.
Macaristan Parlamento Binası
Merkez Avrupa Üniversitesinin de içinde olduğu Akademia utca (sokağından) şehrin tarihi dokusunu hissettiren objelerden Sarı tramvaylara, doğru yürürken önünüze haşmetli mi haşmetli bir bina çıkacak. Bina kendisini göstermeye başlar başlamaz önünde şaha kalkmış bir at ve üstünde Andrassy Gyvla’nın olduğu heykeli göreceksiniz. Gyvla, bir dönem Macar Başbakanlığı yapmış (1867–1871) bir dönem de Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Dışişleri Bakanlığını (1871–1879) yapmış bir devletlü zat. Bir yanınızda da güneşin altında ışıldayan Tuna Nehrini göreceksin. Sana bir tepeden baktım aziz Tuna, diyebiliriz artık.
Parlamento Binasının girişine doğru yürüdüğünüzde genişçe bir avluya çıkıyorsunuz. 1873 tarihinde yapımına başlanan bu binanın inşaatı süresince yaklaşık 40 milyon tuğla, yarım milyon değerli taş ve 40 kilogram altın kullanıldığını öğreniyoruz. 268 metre uzunluğunda, 96 metre yüksekliğinde olan bu bina Budapeşte’de, akşamları en iyi ışıklandırılan yapı diyebiliriz.
Parlamento Binası içerisinde bir müze ziyaretçilere mekân hakkında detaylı bilgi verirken, parlamentonun bir bölümüne giriş yapmak mümkün. Müze giriş biletinin yanında parlamentoyu görmek için 3.500 FT ödeyip, ayrı bir bilet almanız gerekiyor.
Binanın önünde iki asker bayrak meydanında nöbet tutuyor. Binanın bayrak bölümünde Macar Bayrağının yanı sıra yeşil-beyaz şeritli doku üzerinde ay-yıldız motifleri olan bir bayrak gördüm. Bu bayrağı ilk kez görüyordum ve Macar Parlamentosu ile ilişkilendirememiştim. Hemen müzedeki yetkililere danıştım. Oradaki alanın periyotlarla farklı bayraklara ev sahipliği yaptığını ve Macaristan ile işbirliğini sembolize ettiğini anlattı. Sorduğum bayrağın ise Slovakya’daki bir Macar topluluğu simgelediğini ifade etti. O gün bu gündür merakla o bayrağı araştırıyorum, hala bulabilmiş değilim.
Macaristan’da Osmanlılar
1526 yılında Macar Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu Mohaç Ovasında savaşırlar. Savaş tarihçilerin anlattıklarına göre tarihte örneğine zor rastlanacak bir şekilde iki saat gibi bir zamanda Macar ordularının hezimetiyle sonuçlanır ve Osmanlı, Macaristan’ın büyük bir bölümünü idaresi altına alır. Bu savaş Osmanlı İmparatorluğu tarihindeki en kısa sürede kazanılan zaferdir. Budin Kalesi şimdiki adıyla Buda Kalesinin anahtarları Kanuni Sultan Süleyman’a teslim edilir.
Şehir yahut Macar toprakları, 150 yıl Türk egemenliğinde kalmıştır. Osmanlı mülkünde İstanbul, Bursa ve Edirne’den sonra en sevilen şehrin Buda olduğu söylenegelmiştir. Çok sevildiği, için “Nazlı Budin” denildiği rivayet edilir.
Parlamento binasından çıkıp, Tuna Nehrini sağıma alarak Chain-Zincirli Köprü’ye doğru yürüyorum. Tabi yanımda Tuna olunca, dilimde Plevne Marşı… Hava ışıl ışıl… Macaristan güzelliklerini sergiliyor.
Chain-Zincirli Köprü aslanlı motifleriyle misafirlerini karşılıyordu. Peşte’den Buda’ya kısa bir yürüyüşten sonra ulaşmıştım.
***
Budin’de yürüyordum. Daha doğrusu bir hedef üzerinde idim. Kanuni’nin davetiyle Budin Savaşına katılan, Kanuni’nin arkadaşı, yoldaşı Bektaşi Babası, Gül Baba’yı arıyordum. Yolumu kaybettim, o görkemli kalenin, dar sokaklarında… Sonra… Önümde bir kabir belirdi. Mezar taşı bizim ecdadın üslubuna ne de çok benziyordu. Yaklaştım. Taşın üzerinde ABDURRAHMAN ABDİ ARNAVUT PAŞA diye bir isim kazınmıştı. Ürperdim… Bir selam çaktım paşaya… Huzur-u manevisinde bir müddet kaldım. Daha sonra huşu ile ayrıldım.
Kaleden iniyordum, bir nefes arıyordum; yolumu aydınlatacak… Birine selam verdim, sordum; bilir misiniz burada (İngilizce telaffuzla Gul Baba Tomb) Gül Baba Türbesi nerededir? Karşımdaki Macar: hmm, Gül Baba Türbesi, dedi. Bak dedi, benim bildiğim kadarıyla restorasyon süreci devam ettiği için ziyarete kapalıdır. Ama sen türbeyi ara, selamünaleyküm de, açık olup olmadıklarını sor; kontrol et, dedi.
Ben Türkçe kelime telaffuzlarına ve günlük selamlama literatürüne hâkimiyeti karşısında bir anlık şaşkınlık yaşarken, dur dedi; ben senin için arayıp öğreneyim. Gül Baba’ya erişemedik ama Arnavut Paşa ile selamlaştık, vesselam.
Sene: 1686. Lorrain Dükü V. Karl komutasındaki Kutsal ittifak kuvvetlerinin Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetindeki Budin’i kuşatma altına aldığı yıl. Buda Kalesi’nin savunmasını Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa yapıyor. Üç buçuk aylık kuşatma sürecinde Haçlı Ordusunu on sekiz kez püskürten ve teslim tekliflerini geri çeviren, kahraman asker ve şanlı ordusu… Kuşatmada en önde savaşan Arnavut Paşa, kalenin Beç kapısındaki çatışmalarda can verdi. Şehit olduğunda 70 yaşındaydı. Kalede kalan bir avuç Osmanlı askeri ilk Budin Beylerbeyi Bali Paşa’nın adını taşıyan Bali Paşa Meydanı’nda ölene kadar direndiler. Haçlılar bir süre sonra yaşlı, çocuk, kadın demeden tüm Osmanlı ahalisini kılıçtan geçirdiler. Tüm Osmanlı eserleri yakılıp, yıkıldı. Sefere katılan Marsigli kontu Luigi Ferdinando Marsigli kütüphanelerdeki Osmanlı eserlerini toplayıp kendi şehri Bologna’ya götürdü ve burada bir kütüphane kurdu.
Abdi Abdurrahman Paşa, Macar’a da tesir etmişti. Macarlar bu hissiyatlarını benim de huzurunda bulunduğum o mezar taşına, şöyle yazdılar: ‘’145 yıllık Türk egemenliğinin son Budin Valisi Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa, bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının 2. günü öğleden sonra yaşamının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun!’’ Düşmanları tarafından bile kahramanlıkları yâd edilen bir paşa, rahmet olsun.
Dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı…
Macaristan’ı, Buda ve Peşte’yi yazmaya devam edeceğim, takipte kalınız.