Suriye Dosyasının ikinci bölümünde Türk-Rus ilişkilerinin yaşadığı tribülansı ve bu süreçten nasıl çıkıldığını incelemeye çalışıyorum. Devletlerin daimi dostları veya daimi düşmanları yoktur, onlar daima çıkarlarını maksimize etmeye çalışırlar.
Akıllı bir prens başka birine saldırmak için, şartlar zorlamadıkça, asla kendinden daha güçlü bir prens ile müttefik olmaması gerektiğini bilir. Eğer kazanırsanız güçlü krala mahkum olursunuz ve akıllı prensler ellerinden geldiğince başkalarının gücü altında olmaktan kaçınırlar. (Niccolò Machiavelli, Prens)
***
Düşürülen jet, Rus jetiydi. Olay sonrası iki devlet arası münasebetler oldukça gerilmişti. Küresel çerçevede ise bir NATO üyesi, SSCB’nin varisi Rusya Federasyonu ile askeri olarak neredeyse bir savaşın eşiğine gelmişti.
Putin olayı ‘’teröristlerin suç ortaklarının bizi arkadan bıçaklaması’’[1] diye niteledi, Rusya’nın bölgedeki faaliyetlerinin IŞİD terörü ile mücadeleden ötürü olduğunun altını çizdi, Türkiye’yi IŞİD petrolü satın alarak, terörü finanse etmek ve desteklemek ile itham etti. RF, Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye’ye yapacağı resmi ziyareti iptal ederek, Rus vatandaşlarına da Türkiye’ye seyahat etmemeleri konusunda uyarıda bulundu. Rus makamlarının açıklamalarında Türkiye’nin NATO’yu olağanüstü toplantıya çağırmasına tepkiler büyüktü. AB ve NATO’dan ‘’gerilimlerden uzak durma’’ çağrıları yapıldı.
Suriye’deki rejim güçlerine savaş ve mühimmat desteği sunmak amacıyla İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçen, Rus savaş gemisinin güvertesinde bir Rus askeri, omzunda füze ile görüntülendi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, bunu provokasyon olarak değerlendirerek Türkiye’nin kendini tehdit altında hissettiği durumlarda Montrö Sözleşmesince atabileceği adımların mevcut olduğunun altını çizdi.
#Russian warship through #Turkey's Bosphorus with soldier onboard holding missile https://t.co/DJodq9lgwm pic.twitter.com/klta5Fwu6d
— China Xinhua News (@XHNews) 6 Aralık 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki Rus operasyonlarını şöyle eleştirdi: ‘’Burada bir şeyin altını çizmem lazım. Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu bölge DAİŞ terör örgütünün olduğu bölge değildir. Kimse kimseyi kandırmasın. Orada sadece Bayırbucak Türkmenleri vardır. Soydaşlarımız, akrabalarımız vardır. DAİŞ terör örgütünü vuruyoruz diyerek orada Bayırbucak Türkmenleri vurulmaktadır.’’
25 Kasım 2015’de AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, parti grup toplantısındaki açıklamaları Rusya ile ilişkilerin önemine dair vurgu ve atıflar önem arz ediyor: ‘’Türkiye’nin kendi topraklarını ve hava sahasını korumak, uluslararası hukuktan kaynaklanan en tabii hakkıdır. Türkiye bölgede her türlü gerilime karşıdır. Rusya yahut bir başka ülkenin bu olayda hedef alınması söz konusu değildir. Bu olayda Rusya Federasyonu ile ipleri germek, gerilim yaşamak gibi bir niyetimiz yoktur, olamaz da. Rusya bizim dostumuzdur, komşumuzdur. Büyük devletler arasındaki ilişkiler, iletişim kazalarına feda edilemez. Rusya Federasyonu bizim çok önemli bir ortağımızdır ve son 13 yılda da ilişkilere en büyük hassasiyeti gösterdiğimiz ülkelerin başında gelmektedir.’’[2]
Türk tarafı atılan hamlenin ve izlenilen politikanın arkasındaydı, olaydan iki gün sonra “Aynı ihlâl bugün yapılsa Türkiye yine aynı karşılığı vermek durumundadır” ifadeleri ile devletin zirvesi bunun altını çizdi.[3]
S-400 Kuşatması
Fakat Suriye denkleminde Türk jetlerinin Rus uçağını düşürmesi yeni gelişmelere neden olacaktı. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Lazkiye’deki Himeymim Hava Üssü’ne S-400 hava savunma sistemlerinin yerleştirileceğini, Moskova kruvazörünün Lazkiye kıyılarına konuşlandığını açıkladı. Kruvazörün erken uyarı ve hava savunma sistemleri Suriye’deki Rus hava kuvvetleri unsurlarının korunmasını sağlayacak aynı zamanda da tehlike anında tespit ettiği hedefleri imha için hazır olacaktı.
Tüm bu gelişmelerin Türkiye için bir anlamı vardı: kuşatılmak. Akdeniz’de konuşlandırılan Rus kuvvetleri ve askeri araçları, Türk hava sahasını özellikle de Türkiye’nin Suriye’deki operasyon sahasını da içine alacak şekilde kuşatıyordu. Bunun sonucu olarak Türkiye, olası bir füze saldırısı tehditi üzerine, 27 Kasım 2015’de Suriye üzerinde gerçekleştirdiği hava operasyonlarını askıya aldı. [4] Türk jetlerinin Suriye hava sahasındaki erişimi ancak 10 ay sonra yeniden mümkün olabilecekti.[5]
Rusya askeri önlemlerine ilave olarak ticaret ve turizm alanlarında yaptırımlar açıkladı, Türkiye’ye ekonomik olarak bedel ödetme arayışlarına girişti. Rus basın organları, uluslararası arenada Türkiye’yi IŞİD terörü ile eşleştirme odaklı kara propaganda faaliyetlerine büyük azimle devam ettiler. Moskova’da Dışişleri Bakanı Lavrov, HDP lideri Selahattin Demirtaş’ı ağırladı. Lavrov basın açıklamasında, “IŞİD tehdidine karşı karada savaşan Iraklı ve Suriyeli Kürtlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Onlar, Irak ve Suriye orduları ile beraber evleri için, topraklarında yaşama hakları için mücadele veriyorlar. Rusya, Suriye yönetiminin isteği üzerine Suriye’de gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonunda, terör ile karada, sahada mücadele edenleri desteklemeye hazırdır” dedi. İki devlet kriz dönemini yaşarken, Demirtaş “Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi yanlıştı” açıklamasını Moskova’dan yaptı. Rusya, Türkiye’ye çok boyutlu mesajlar veriyordu.
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş Moskova'da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüştü https://t.co/vWsoL0vXIQ pic.twitter.com/IgMuHoqzl8
— Habertürk (@Haberturk) 23 Aralık 2015
13 Mayıs 2016’da gerçekleşen helikopter kazasında, kobra tipi envanterin PKK tarafından Rus yapımı SA-18 güdümlü füzeleri ile düşürülmüş olabileceği kamuoyu tarafından tartışılmıştı. Resmi makamlar bu ihtimali yalanlayan bir açıklama yapmadılar.
22 Mayıs 2016’da Başbakan Davutoğlu görevinden istifa etti, yerine göreve gelen yeni Başbakan Yıldırım partisinin, başkanlığında toplanan ilk grup toplantısında “Dostlarımızın sayısını artıracağız, düşmanlarımızın sayını azaltacağız” sözüyle Haziran ayında gerçekleşen İsrail ve Rusya ile olan görüşmelerin altını çizdi.
(Video: mynet.com)
Barışın Tesisi
Türkiye ve Rusya arasında gerginlikler ve jeopolitik güç mücadeleleri sürerken iki devlette de bir barışın tesisi için irade beyanı söz konusuydu. Resmi ve gayri resmi kanallar ile Türk-Rus barışı, ilmek ilmek örülmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel temsilcisi sıfatı ile Büyükelçi İbrahim Kalın, 27 Haziran 2016’da Rusya’ya uçtu ve Ankara’nın mektubunu Putin’e sundu. Kremlin mektubun içeriğini açıkladığı basın bildirisinde Türkiye’nin ‘’özür dilediğini’’ bildirirken, Türk makamları özür dilenmediğini ‘’kusura bakmasınlar’’ denildiğini belirtti. Rusya ile düğümün çözülmesinde Kazakistan ve Azerbaycan liderleri Nazarbayev & Aliyev’in arabulucuğu ve devlet eski bakanı Cavit Çağlar’ın girişimlerinin sonuç almada çok önemli etkilerinin olduğu açıklandı. Putin, Türk-Rus ilişkilerine olan katkısından ötürü, Çağlar’ı ‘’Rus Devlet Onur Nişanı’’ ile taltif etti. Çağlar, Türk-Rus ilişkilerinin önemi hakkında şu tespitleri yaptı: “Rusya, Türkiye, İran ve Irak arasındaki yakınlık bölgede huzuru getirerek, başka devletlerin ‘böl-parçala’ planlarına mani olacak. Ortadoğu’da barışı, Türk ve Rus liderleri arasındaki dostluk getirebilir.” dedi.[6]
Devam edecek…
Bir sonraki yazı çarşamba günü dikkatlerinize sunulacak. Mesaj atarak, paylaşarak, değerli yorumlarını ifade eden tüm dostlara selamlar.
***
İlgili yazılarıma göz atmak isterseniz:
Bir haritanın düşündürdükleri: Halep
Kritik: Diyanet’in Daiş Raporu
IŞİD’den kurtarılan gazeteci Bünyamin Aygün ile o günleri konuştuk
Suriye’deki Son Gelişmelerin Dinamikleri
Dipnotlar:
[1] Sputnik, Açıklamanın tamamı için link
[2] Ahmet Davutoğlu, 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu Açıklaması link
[4] Turkey suspends Syria flights after crisis with Russia link